Bütün Yollarım Sana Çıkıyor ZüleyhâMehmet Akif Ardıçİnce gözlerine sığınan bir ebâbil kuşunun azatlığında gönlüm. Her şey, senin sesin mi semâmda Züleyha? Bu cılız kanat vuruşları, kalbimde ümit kuşlarının. Bu yüreğimin içinde düşüp kaybolduğum kuyu; Şimdi dudaklarına kondurduğun bu aceleci hüzün.
Kalbimin kırılgan mührü, yine sırlı bir camda Züleyhâ... İstediğin kadar kaybol sen Yusuf'un saraylarında Yönünü döndüğün yer, hep Yusuf'tur. Pencereden baktığın yer, hep güneştir Züleyhâ. Ve içtiğin her tâze su.
Hangi hâtıramda saklansan bulurum seni; Ilık bir rüzgâr gibi esişinden tanırım seni Züleyha. Kalbimin sokaklarında korkakça koşuşundan, İnce gülüşlerinden ve 'Züleyhâ Kokun'dan. Hiç bulamazsam; bir Azîz'in bakışlarından tanırım. İstediğin kadar kaybol sen Yusuf'un saraylarında.
Oysa kaybolan benim gönlünün dipsiz kuyusunda. Kardeşim 'yalnızlığın' yüküne altın kadehimi koyan Sonra onu da kendimi de ele veren benim. Dönen benim Züleyhâ, gökyüzünde yitik kuşlar gibi Her seferinde vurulup sana dönen sonra içlerinden. Unutan benim benliğimi ve benim günbegün sana dönüşen Ve seni bir Yusuf'a dönüştüren; Sonra da soran benim sırrını hep göz izlerinden.
Taşıyamadığım, sen değilsin benim; Kendi göğsümdeki yük benim Züleyhâ, Zifîr gönlümü kalem yapıp da Müptelası olan benim kumlara seni çizmelerin.
Yalınayak koşup da cam kırıklarının üzerinde; Beni onarmandan korkan benim sonra. Kirlenmesin diye beyaz elbisen ayaklarımdaki kanlarla Kendimden uzak tutup zindânlarıma atan benim Ve tükenmesinden korkan vuslâtsız sevdâlarının.
Oysa bütün yollarım, sana çıkıyor Züleyhâ, Hiç kanamaz dediğim yerlerim, bir bir kanıyor. Tutamadığın ellerim, gül gül kanıyor.
“Söz geçir atardamarlarıma gel yine yüreğim ol da. Gözyaşların da aynı yakıyor, Cehennem'den bir kor da.”
Züleyhâ, gözyaşlarımla büyüttüğüm bir teldir saçın. Göğsümde ince rüzgâr; yüzümü okşayan eldir saçın. Zindân zindân yokluğunda esâretimi eleverir saçın.
Saray da sensin oysa zindan da! Asılayım bir şafak vakti, zülfünde anımsat da! Bir kerecik saçlarında uyuyayım da, Sonra küseyim, Yitik bir mavi gibi yazgına. Sonra.
Bütün yollarım, sana çıkıyor Züleyhâ... Doğum, batım, önüm, ardım, arzularım ve imânım. Rûhunun bestesi bu rüzgâr; Ulaştırır sana ne hissetse kalbim; ne geçirse aklım. Çöllerimde gizlenişim bu çocukça; Yeter mi yarım kaldığımı sensizken gizlemeye?! Gül kokun rûhuma dolandıkça, Gömsem neye yarar yüreğimi en kuytu yere!
Bütün yollarım, sana çıkıyor Züleyhâ Her durağı senden geçen bu hüzün tramvaylarında. Pervâne gibi çevrende dönüp dönüp Bırakıyorum rûhumu ateşten bakışlarına.
Bırakıyorum rûhumu ateşten bakışlarına.
Bırakıyorum rûhumu ateşten bakışlarına.
Züleyhâ, merhametliysen bu kalbi sağ koyma; Gözyaşınla da olsa vur, fakat vur camdan hançerini. Ben İsmâîl olayım; sen bir İbrâhîm başucumda; Daya bembeyaz boynuma gâmdan hançerini.
Fakat sakın gözlerime bir kerecik bakma.
Fakat sakın gözlerime bir kerecik bakma.
Fakat sakın gözlerime bir kerecik bakma.
Sorma 'Ey Yusuf, nereye? ' diye bana. Bütün kelimelerimle artık sustum hayata; Gönlümdeki Kenân'adır şimdi yolculuğum.
14:33, 3 Mayıs 2010, Pazartesi.
|