Yok Bende Bir Yüzü Ayriligin
 
sevgi, sevgili, a şk

Yok Bende Bir Yüzü Ayrılığın

Yok bende bir yüzü ayrılığın; küskün bir bakış, sararan bir ten. Meczûb bir cân gibi çarpılıp gökten, göğsüme otağ kurdu hüznü ayrılığın.

Herkes, bir şeylerin nişanlısıdır. Ben, ölümle nişanlıyım Adât! Ölüm, bembeyaz bir at gibi koşar bende kuruyan topraklar boyu. Ölüm, beni topraktan yaratılan başka her bedenden kıskanır. Gün doğmaz ufkunda hiç susuz yalnızlıkların. Kelimeler boş, öbür kulağımdan çıkar anlattıkların. Gelmişse de bir bahâr, başkalarının bahârıdır bu, benimki değil. Bende bir ömür tek mevsim kış; üşüyen gözyaşlarım kirpiklerimde donar, üşüyen gözyaşlarım kirpiklerimde donar.

Hasretün, hasretün, hasretün, hasretün.; diye geçer, gönül defterinde vezni ayrılığın. Son nefesini veren bir hastaya benzer, ömrü özlemekle geçen benzi âşığın.

Âh, alabilsem bir nefes. Âh, alabilsem bir nefes. Sensiz bu ellerde a cânım, âh alabilsem bir nefes. Eskiden güldüğün, fakat şimdi olmadığın. Yerlerde alabilsem bir nefes. Göğüs kafesimde 1000 yıllık bir konak gibi; artar her iç çekişimde nefesimin yükü. Vuslâtı mahşere kalmış her aşk gibi, hep acıyla biter, hep acıyla bu öykü. Yanımda sayardım seni, (keşke) dünyanın bir ucunda (da olsa) yaşasaydın; kavuşmasaydım hiç sana, fakat sen yaşasaydın, fakat sen yaşasaydın.

Eşi-benzeri yok ayrılığın. Aldığım her nefes, bir dünyâ cehennemi. Yetmiyor silmeye gözlerimdeki nemi, o incecik, hayâl hayâl parmakların.

Sandım ki, dünyâda gördüm cehennemi; özleminle kor gibi tutuşup yandıkça. Ölümün soğuk arzusu kaplar tenimi; çığlığım, atardamarlarımda yankılandıkça. Sen, hırçın bir denizdin; ben, fırtınadan korkan bir gemi ve duvar, korkularımdı; parçalamandan yelkenimi. Sen, gönlümün en saklı yerlerinden hâtırâ hâtırâ uzandıkça; ben, düştüğüm kuyulardan tekrar tekrar dönerdim geri. Uzatırdım o en vefâlı sevgiliye ellerimi, sahte sevgilerde bir ahdevefâ bulmadıkça, sahte sevgilerde bir ahdevefâ bulmadıkça.

Dini-imanı yok ayrılığın; açarken en derin yaraları rûhumun gövdesinde. Cân veriyor bütün gülüşlerim, kanlı bir gülün gölgesinde. Cân veriyor bütün gülüşlerim, kanlı bir gülün gölgesinde.

Hırçın denizlerim var benim. Tuzlu köpükleri gibi gönlümü toz çölüne dönüştürdüğüm gözyaşlarım var. Yılların yorgunluğunu çeke çeke şu ince tenim, etse de gençliğime artık âh-u zâr, etse de gençliğime artık âh-u zâr.

Sevme beni ve beni sevme. Fakat uzak olma yüreğimin sokaklarından. Ne el ele tutuşup sahilde yürüyelim, ne suskun gözlerin anlatsın bana martıları. Yüzüm; bir ölünün kesik yüzünden alıntı; sevme beni hiç sevme. Kanar dudaklarım, dokunuşlarından.

Zehirli bir okken yalnızlık göğsümde, yüzümdeki en son gülümsemeyi de saçlarında bıraktım. Yüreğimi dolduran o kaybolmuş hülyâları, gözlerimden o hiç düşmeyen yaşlarımda bıraktım. Hep karla kaplı kalmayacaktı ya vuslat vâdisinin gizli yolları; elbet ben de sana birgün kavuşacaktım, elbet ben de sana birgün kavuşacaktım.

Bahârı, yazı yok ayrılığın. Tüm mevsimler bir. Tüm mevsimler bir. Şimdi gönlümdeki tüm duâlar, sana ermek. Sana ermek içindir.

(Oysa ki sevgilim,) ben, ipekten bir şal gibi bürürüm sessiz rûhuma seni. Baştanbaşa seni bürünürüm kırılganlıklarımda; yanarım bir mum gibi sende, yaşarım baştanbaşa seni.

(Oysa ki sevgilim,) ölüm, aşılmaz bir duvar ördü toplardamarlarımla sen arasında. Ne sen aşabilirdin o duvardan, ne ben yeniden (bir başkasını) sevebilirdim. Seni bir mahkum gibi saklarken yüreğimin dört duvarı arasında; ne sen vazgeçebilirdin benden, ne seni sevmekten ben vazgeçebilirdim.

21 Kasım 2010, Pazar.
Mehmet Akif Ardıç

 
 
📊 10 Kasım 2007 itibariyle, toplam: 29550 ziyaretçi (45660 klik) tarafından görüntülenmiştir.

gizli, gizli ilim, ilim, gizli ilimler

 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol